İçinde bulunduğumuz son 10-15 yılı göz önüne aldığımızda, tarihi bilgilerimin de bana kattığı kadarıyla söyleyebilirim ki; geçiş dönemi diye bileceğimiz bir dönemi yaşamaktayız. Öncelikle böylesi dönemlerde toplum ve sistemin nasıl bir tepki verdiğini kısaca açıklamaya çalışalım. Toplumu oluşturan bireyler ve eskimiş sistem önünü göremediğinden ve bulunduğu dönemi okuyamadığından kendisini tehdit altında olduğunu düşünür. Hâlbuki böylesi bir dönemde yeni ve güçlü bir sistem kurulmakta olup kar da zarar da aynı anda gerçekleşir.
İşte bu sebepten toplum ve eski sistem alışılmış düşünce kalplarından farklı bir kalıpla karşılaşır. Hemen bu yeni düşünce sistemine karşı koruma mekanizması oluşturur. Tüm geçiş dönemlerinde toplumların ve sistemlerin verdiği tepkiler bu şekilde kısaca özetlenebilir. Bir de bizim toplumumuzun ve sistemimizin verdiği tepkileri dilimiz döndüğünce anlatalım.

Tüm bunları gören, günü ve dünü iyi analiz etmiş bir iktidar, toplumu da arkasına alarak yeni bir konsept ile bugüne kadar ağır aksakta olsa gelmiş ve özlenen adımları, iyileştirmeleri atarak üzerimizdeki ölü toprağını atmamızı sağmıştır. İşte buradaki kilit sözcük “toplum ile” sözcüğüdür. Diğer tüm geçiş dönemlerinde yeni sistemin karşısında pozisyon almış toplum yerine, yeni sistemi kabullenen hatta bunu politikacılarına dayatarak mevcut kurumların ve sistemin üzerindeki paranoyayı, ölü toprağını silkelenmesini sağlayan bir toplum vardır ve önemli rol oynamıştır.


Hâlbuki ülke olarak, yukarıda da belirttiğim gibi, ulu önder Atatürk’ün sözüne uygun bir politikayı yurt içinde ve yurt dışında uygularken, içinde bulunduğumuz özgüven ve istikrar ortamından güç alıyoruz. İşte tüm bu sebeplerden ötürü bugün yapacak olduğunuz yargısal düzenleme eskiye özlem duyan karanlık emelli insanların ekmeğine yağ sürmektir.
Siz siz olun onların kurduğu tuzağa düşerek, bu zamana kadar kazandığımız kazanımlarımızı bir kalemde heba etmeyiniz. Bunu ne tarih ne de millet unutmaz.
No comments:
Post a Comment